.png)
582. Seher vaktinde aşkının ezanını canımın kulağı işitir.
O ezan âşığa der ki:
"Ateş gibi yakıcı belâlarla dolu olan şu dünyadan sıçra,
kurtul da gel benim sevgi ateşime gir, yan!"
Fe'ilâtü, Fâ'ilâtün, Fe'ilâtü, Fâ'ilâtün
(c. III, 1249)
•Senin güzelliğinin üzerlik tohumu oldum. Artık benim vatanım ateşin tam ortasıdır. Mademki ok senin okundur; elbette kolun ateşten yayı çeker.
•Âşığın canı yanınca sevgiliden baş çıkarır. Kim ateşinde yanmıştır da ateşin canı olmamıştır.
•Ancak gönlümü yak, gönlümden başkasını yakma! Çünkü bağrım senin ateşinle dağlanmıştır. Gönlüme bak da ateşten olan kılıcının açtığı yarayı gör!
•Ateşin çıkardığı kıvılcımlar, yanmış yakılmış kişiye sıçrarsa, o kişide ateşten nişaneler, izler bulur.
•Senin aşkının gamı ateşlidir. Beni ağaç gibi kurutur. Ağaç kuruyunca da ateşte yanmaktan başka bir işe yaramaz.
•O kişi ne mutlu kişidir ki, onun yasemini de gülü de bahçede bitmez de, senin ateşinde biter. Ateşin safasını, ateşin dilinin tatlılığını ancak Halil İbrahim hazretleri bilir.
•Onun Halil'i duman gibi ateşe biner. Çünkü Halil sanki cehennemin kapıcısı Mâlik'dir de ateşin dizgini onun elindedir.
•Seher vaktinde senin aşkının ezanını canımın kulağı işitir. O ezan âşığa der ki: "Ateş gibi yakıcı ızdırapla, belâlarla dolu olan su dünyadan sıçra, kurtul da gel benim aşk ateşime gir, yan!"
•"Ateşlerle dolu ağzım, ateşin dilinden ne zamana kadar söz söyleyecek, ne zamana kadar yanmıştan, yakılmıştan bahsedecek?" diye tandıra benzeyen gönlüm soruyor.
Divan-ı Kebir den Seçmeler – Şefik Can – Cild 2
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder